Dünden bugüne...
13 Mar 2012
Önce Çiftlik

Belki de bizi çok üzdüğü için yazmaya ara verdim.

Geçtiğimiz üç yılda bir türlü istediğimiz büyüklüğe ulaşamadık. 100 sayısı bizim için hep gerileme sayısı oldu. Tam sayımız 100 olduğunda mutlaka aksilikler başladı. Ne olduğunu anlamadığımız zamansız ölümler, ölü doğumlar, bir türlü tutmayan aşılamalar.

Yine bir 100 sayısına ulaştığımızda ise eskilerin korkulu rüyası şap hastalığı maalesef bizim çiftliğe de uğradı. Oysa tüm çalışanların bu konuda eğitilmesine rağmen. Yıllık yem alımı sırasında günlük olarak çalışan genç bir işçinin 15 dakikalığına meraktan hastalıklı bir ahıra uğraması ile. Hastalık kısa sürede kontrol altına alındı, ancak etkileri bir sene boyunca devam etti. Yine sayımız hızla 100'ün altına indi.

Şimdi sayımız yine 100'ün üstünde. Fakat bu sefer de hiç ummadığımız yerden darbe aldık. Çiftliğin önünden geçen yolun yapılması söz konusu. Ve nedendir bilinmez, tüm yasal evraklarımızın olmasına rağmen yol, hem sağımhanemizin, hem de ana binamızın üstünden geçiyor. Bu nedenle çiftliğin neredeyse yarısı istimlak edilecek.

Ancak, artık üzülmeyi, dertlenmeyi bıraktık. Biz bütün problemlerin üstesinden gelmeyi başardık. Bunu da halledeceğiz.


Baksanıza bu ayağı kırık yavrumuz bile nasıl ayakta duruyor. Biz de aynısını yapıyoruz. Şimdiden birkaç senaryomuz hazır. Hatta oğluşun aldığı peynir kitabını görünce tekrar eski planlar gündeme gelmeye başladı. Sütümüzü paketleyip pazarlamak, sonrasında peynir yapmak. Neden olmasın?

Soğuklar biter bitmez gidip sizlere umut dolu fotoğraflar getireceğim.

Etiketler:

posted by EgeM @ 13.3.12   0 comments
Geri Döndüm
Sevgili arkadaşımın Divitimle'de yazdıklarını okudukça çok ara verdiğimi farkettim.

Bu arada çiftlik büyümeye devam etti. Biz birçok seyahat yaptık. Oğluşlar büyüdüler. Kocam emekli oldu, ama hemen tekrar çalışmaya başladı. Yani yazacak çok şey var.
posted by EgeM @ 13.3.12   0 comments
Geri Döndüm
Sevgili arkadaşımın Divitim'de yazdıklarını okudukça çok ara verdiğimi farkettim. Koskoca üç sene geçti.

Bu arada çiftlik büyümeye devam etti. Biz birçok seyahat yaptık. Oğluşlar büyüdüler. Kocam emekli oldu, ama hemen tekrar çalışmaya başladı. Yani yazacak çok şey var.

Tarihe dikkat etmemiştim. Bir önceki son yazıyı üç yıl önce bugün yazmışım. Kaldığımız yerden devam.
posted by EgeM @ 13.3.12   0 comments
13 Mar 2009
Tekrar Kahire'deyiz
Bizim grup dışındaki tüm yolcular erkenden uçakla Ebu Simbel'e gitmek üzere yola çıktılar. Sıcakta çok yorucu bir yolculuk olacağı için biz istemedik. Ayrıca daha sonra tekrar gelmek için bir bahanemiz kalsın diye de düşündük.

Öğlen teknemizden ayrılmak biraz zor oldu. Ama İslamik Kahire bizi bekliyor. Firavunlar, tapınaklar, tanrılar derken günümüz Mısır'ını da görmek gerek.


Muhteşem camiler var. Ancak heryer çok kalabalık. Ramazan Bayramı olduğu için tüm halk sokakta. Çok okuyan arkadaşımız akşam yemeğini nerede yiyeceğimizi uçaktaki dergiden tesbit etmişti. Lübnan lokantası olan Semiramis. Kesinlikle beklentilerimizin çok üstünde lezzetlerle tanıştık. Bizim damak tadımıza çok yakın yemekler. Baharatlar tam kararında. Masa düzeni, servis mükemmel, fiyatlar da çok makul.

Lokanta çıkışında saatin geç olmasına rağmen dışarıdaki kalabalığın daha da arttığını gördük. Çiftler Nil kıyısındaki her korkuluğu kapmışlar. Çoluk çocuk tüm yeşil alana yayılmışlar. İnanılmaz bir trafik var. Kırmızı ışık, yeşil ışık farketmiyor. İstanbul'un bir beş sene sonrası.


Sabah Kahire müzesi ilk durağımız. Özellikle Tutankamon'un mezarından çıkartılan objeler inanılmaz. Fotoğraf çekmek yasak olduğu için buraya resim koyamadım. Ama mutlaka internetten bulup görmek gerek. Altının çokluğu, takıların güzelliği, mumyaların canlılığı (mumya odasına girebilmek için ayrı bilet alınıyor) aklımda kalanlar. Hemen dışarıdaki dükkandan oğluş günlerdir aradığı figürleri bulabildiği için de çok keyifli ayrıldık.

Kahire turu mutlaka Khan El Khalili pazarı ile son buluyor. Naguib Mahfouz lokantası da pazarın içinde. Kebap ağırlıklı otantik bir yer. İçerisi sadece turist dolu. Önden gelen yoğurtlu mezeler, sıcacık lavaş türü ekmekler bize yetti. Kebaplar ve üstüne getirilen tatlılar hem ağır, hem miktar olarak çok. Birçoğumuz yemedik. Rehberimiz hemen sürücümüz için ellenmeyenleri paketletti.

Pazar bizim kapalı çarşımıza çok benziyor. Ancak satıcılar Türk olduğunuzu anlarlarsa hemen fiyatları pazarlık paylarını ekleyip şişiriyorlar. Pazarın altında 3 tanesine 10 Mısır Poundu verdiğim magnetler ilerledikçe tanesi 20 pounda kadar çıktı. İnsanlar herhalde sıcağında etkisiyle ağırkanlılar. Maalesef Çin malları bu pazarı da sarmış durumda. Yakında yerel el sanatları her ülkede bitecek. Gemide birlikte seyahat ettiğimiz Amerikalı ve İngiliz grup ta pazardalar. Eminim onlara çok ilginç geliyordur ama biz hanımlar biraz dolaştıktan sonra pes ettik ve beylerin hemen girişte buldukları kahveye döndük. Onlar bizden daha çok eğlenmişler.

Akşam hemen otelimizin karşısında Nil kenarında yemek yemeye karar verdik. Uçağımız geç saatte, bu nedenle uzaklaşmak istemedik. Ancak otelden çıkıp caddenin karşısına geçmek bir haftadır karşılaştığımız tek sorun oldu. Arabalar kesinlikle yavaşlamıyorlar. Gözünüzü karartıp koşarak geçeceksiniz, yoksa sabaha kadar bekleyebilirsiniz. Yemekten sonra da dönüş uçağı.

Yola çıkmadan önce gözümüzü sıcakla, pislikle, terörle, mikroplarla korkutmuşlardı, özellikle sağlık konusunda. Her turda mutlaka hastalananlar oluyormuş. Bunların hiçbirine rastlamadık. Mısır'dan güzel anılarla ayrılıyoruz. Sanırım bunu sevgili gezgin arkadaşımızın hazırladığı çok güzel programa, seçtiği mükemmel tekneye ve otele, doğru mevsime, grubumuzun tam uyumuna borçluyuz.

Yeni yazılarım Arjantin ve Brezilya ile ilgili devam edecek. Ve sonra...diyerek Mısır'ı bitiriyorum.

Etiketler:

posted by EgeM @ 13.3.09   0 comments
18 Şub 2009
Mısır Bitmiyor

Yazmaya başladığımda tüm geziyi tek bir yazıya sığdırabileceğimi sanmıştım. Ama Mısır, özellikle Nil bitmiyor.

Kom Ombo tapınağındayız. Herşey ana eksen etrafında simetrik. İçindeki kabartmalar kilise olarak kullanıldığı dönemde silinmişler.




Mumya bir timsah görme şansımız da burada oldu. Ayrıca o günlerde takvim resimdeki gibi.


Teknemiz bu kez de son durağımız olan Aswan'a hareket etti.

Bitmemiş Obeliks, Aswan Barajı, Philae Tapınağı gezeceğimiz yeni yerler.

Philae Tapınağı üstünde bulunduğu adanın baraj suları altında kalmasından sonra UNESCO ve Mısır hükümetinin ortak projesi olarak tamamen başka bir adaya taşınmasıyla öne çıkıyor. 10 yıl süren taşıma projesi sonunda bu güzel tapınak harap olmadan kurtarılmış.



Son olarak feluka ile Nil'deyiz.


Gemimiz bizi bu pastayla yolcu etti.

Etiketler:

posted by EgeM @ 18.2.09   0 comments
12 Şub 2009
Edfu Tapınağına Gidiş

Artık yavaş yavaş Nil gezisinin sonuna geliyoruz.

Esna'ya doğru teknemiz erkenden yola çıktı. Nil'in bütün güzellikleri önümüzden akıp geçiyor. Daracık verimli topraklarda herşey var. Nehrin hangi yönüne baksanız heyecanlanacak birşey görüyorsunuz.



Yukarı Nil'e doğru gittiğimiz için havuza alınıp sanırım 3 metre kadar daha yüksek bir koda geçtik. Tüm yolcular en üst katta keyifle bu geçişi izledik. Bizler güneşten kaçarken İngiliz ve Amerikalı diğer yolcular küçücük havuzun etrafında güneşleniyor, arada suya girip serinliyorlar. Bir kez daha cennet ülkemizin cennet kıyılarını düşündük ve şükrettik.


Yolculuk uzun sürdüğü için isteyen yolculara yemek kursu düzenlendi. Tüm kadro bizlere Mısır yemeklerini öğrettiler. Mısır'dan döndükten sonra bile sık sık konuştuğumuz aşçımız Samir hünerlerini sergiledi. Lezzeti anlatmak çok zor ama teknede yediğimiz her yemek bu en güzeli dedirtti. Sunumlar servis olağanüstüydü. Mutfakları küçük ama tertemizdi.



Uzun süre toprak altında kalan ve bunun sonucunda da hiç bozulmayan Edfu tapınağını ancak resimlerle anlatabilirim. Alacakaranlıkta ışıklar, renkler, resimler, rehberimizin anlattıkları. Herşey çok güzel.


Geceyi tüm yolcuların giydiği geleneksel Mısır giysileri, en üst katta, açık havada sunulan Mısır yemekleri, sonrasında ki Mısır müzikleri eşliğinde danslarla bitirdik.
Sadece bir kişi normal giysi ile gelmişti. Diğerlerini görünce o da hemen gidip üstüne Mısır entarisini giydi. Tüm çalışanların da eğlenceye katılmaları çok hoştu. Bize kaç yemektir servis yapan garsonumuz oryantal dansta inanılmazdı.
posted by EgeM @ 12.2.09   0 comments
4 Şub 2009
Yine Mısır


Sabah erkenden motorların çalışmasıyla uyandık. Teknemiz Esna'ya doğru hareket etti.

Nil çok güzel. Sessiz, sakin, huzurla akıyor. Etrafındaki yeşil alanlar sanki cetvelle çizilmiş gibi. Hemen arkalarından çöl başlıyor.

Gezdiğimiz tapınak Mısır'ın en güzel tapınaklarından olan Dendera.

Tanrı Horus'un karısı Hathor'a adanmış bir tapınak. Hathor başında örtüsü ve inek kulakları ile tasvir edildiğinden tüm sütun başlarında görülüyor.

Gemiye ve Luksor'a dönüş. Yemekten sonra sırada Luksor ve Karnak tapınakları var. Luksor dünyanın en büyük açık hava müzesi. Nüfusu yaklaşık 200 bin kişi. Şehir eski Luksor şehri ve Luksor ve Karnak kasabalarından oluşuyor.





Karnak tapınağı Luksor'un 2,5 km kuzeyinde bulunmakta. Tapınak Karnak köyünü de içine almakta. Karnak tapınağı bitmemiş bir tapınak. Her firavun bir öncekinden daha görkemli eklemeler yapmış. Yapımı 2000 yıldan fazla sürmüş. Hipostil salonunda 134 tane devasa sütun var. 450 adet heykel, 8000 adet adak taşı, 10 adet sfenks var. Bir adak taşının etrafında biz de birçok kez döndük.

Kraliçe Hatşepsut'a ait dikili taş 28 m. yükseklikte ve 143 ton ağırlığında.

Sfenksli bir yol Karnak ve Luksor tapınaklarını birbirine bağlıyor.


Luksor tapınağı MÖ 14. yüzyılda eski Mısır tanrılarının en büyüğü Amon Ra adına yapılmış. Daha sonra diğer firavunlar tarafından eklemeler yapılmış.

Ramses'in 2'si ayakda duran 4'ü oturan 6 adet heykeli pilonda. Pilon cephesi II.Ramses'in zaferlerine ait tasvir ve yazılarla süslenmiş.

2. büyük avluda ki papirus başlıklı 14 devasa sütun 52 m yüksekliğinde. Tapınak Hıristiyanlık zamanında kilise olarak kullanılmış. Tapınağın yeniden keşfinden önce bir de üzerine kilise yapılmış.

Havanın kararmış olması inanılmaz güzellikte görüntüler ortaya çıkardı. Turun zamanlamasının mükemmelliğini de birkez daha gördük.

Etiketler:

posted by EgeM @ 4.2.09   0 comments
29 Oca 2009
Mısır'a Devam

Sun Boat IV beklentilerimizin üstünde çıktı.

Yeni yolcular gelince Nil'deki ilk günümüz başladı. Ağırlıklı olarak Amerikalı ve İngilizler. Yaş ortalamaları 70'in üstünde. Hepimiz sağlıklı olduğumuz bu yaşlarda bu tura çıkabildiğimiz için ne kadar şanslı olduğumuzu günün sonunda birkez daha anladık.

Bizleri gruplamışlar, televizyonda bir kanalda o günün gezi programı yayınlanıyor. Her grubun aracı ve egyptolog rehberi ayrı. Bizim ki AMR. Gemiden soğutucuyla buz gibi sularımız araca taşındı, mürettebat adımınıza dikkat edin diyerek bizleri uğurladı. Krallar ve Kraliçeler Vadisi, Hatşepsut Tapınağı, Memnon Anıtı gezi programımız.


Önce Memnon Anıtlarında hatıra fotoğrafı çekildi. Heykeller 18 m yüksekliğinde ve şimdi kalıntısı kalmayan III.Amenhotep tapınağının başlangıcında, binlerce yıldır tek başlarına ayaktalar.


Krallar Vadisinde 64 adet firavun mezarı var. Piramitlerdeki mezarların yağmalanmasından sonra yapılan, yerin altına ilerleyen ve yüzeyden hiçbir şekilde görülmeyen mezarlar bunlar. Sadece birkaç tanesinin içine girilebiliyor. İçlerinde bizi en etkileyen Tutankamun'un mezarı oldu çünki mumyası iklim kontrollü bir kutu içinde sergilenmekte. Mezardan çıkartılan bütün eşyalar ise Kahire müzesinde. Orayı da son gün gezeceğiz.




Akşam üstü olmasına rağmen hava çok sıcak. Biz aile olarak pek etkilenmedik ama arkadaşlarımızdan bazıları Hatşepsut Tapınağına çıkmamayı tercih ettiler. Mısır'ın en güzel tapınaklarından birisi. Otobüslerle bir noktaya kadar gidebiliyorsun, sonrasında ise başka bir araçla merdivenlerin başına kadar gidiliyor ve işte tapınak görevlisi. Bu resim çekerkende beni çok etkilemişti, şimdi de.

İlk günümüz kaptanın hoşgeldin partisi, inanılmaz lezzetlerdeki yemek, kahve keyfi ve Nil'in karanlıktaki ayrı güzelliğiyle sonlandı.

Etiketler:

posted by EgeM @ 29.1.09   0 comments
27 Oca 2009
Yokken neler yaptık: Önce Mısır
Uzunca bir süre ara verdiğimi görünce üzüldüm. OKS stresini atmak çok uzun sürmüş. Oysa son aylar öyle dolu dolu geçti ki. Önce bir Mısır gezisi, arkasından Arjantin-Brezilya gezisi, yılbaşı ve yeniyıl.

Hemen Mısır gezisi ile başlıyorum.

Gezilerimizi düzenleyen sevgili arkadaşımız, ben ona gezgin diyeyim, yıllardır takip ettiği gemide üç tane kamara bulunca önce bana söyledi, ben de gezi konusunda çabuk karar veren Ankara'lıları aradım. On dakika içinde grup hazırlanmıştı. Üç kişilik kamara bulunca küçük oğluş da bize katıldı. Oğluş Mısır mitolojisini, Mısır tarihini, tanrıları, firavunları duyunca çok sevindi, onun için bir deryaya gidiyoruz.


Abercrombie & Kent firmasının Nil'de 3 tane teknesi var. Bizim seyahat tarihlerimize uyan tekne Sun Boat IV. Önce Kahire'ye uçtuk. Turumuz havaalanında başladı. Tertemiz bir midibüs ve çok iyi İngilizce konuşan transferlerden sorumlu rehberimiz bizi kapıda bekliyordu. Otelimiz Conrad, Nil manzaralı, zaten herşey Nil kenarında olduğu için başka da şansınız yok, kocaman odası, kocaman yatakları, banyosu ile üç kişi için çok rahattı. Sabah bu kez iyi bir egyptolog olan rehberimiz Soha, bizleri alıp önce Memphis, sonra Sakkara ve Gize Piramitlerine götürdü. MÖ 4000'lerden başlamak, anıtların büyüklükleri, ölümün bilinmezliklerinin yaptırdıkları, resimler, heykeller bizleri çok etkiledi ve sarmaladı. Sfenksin suratını bir sanatçımıza benzeterek eğlendik. Ben ve oğluş, iki meraklı gidip Mikerinos'a yapıştık. Tarih 28 Eylül ama çok sıcak. Aracımıza bindiğimiz anda buz gibi sularımıza saldırıyoruz.

Ertesi gün iç hat uçuşla Luksor'a uçtuk ve erkenden gemimize bindik. Daha yolcular gelmediler. Gemimiz 5 katlı. Biz üç kişi olduğumuz için en alt kattayız. Penceremiz su seviyesinde. Kamaranın her santimi değerlendirilmiş durumda, sanki 5 yıldızlı otel odası.


İşte gemimiz, Sun Boat IV.
Söylenenlere göre Nil teknelerinin en iyilerinden. 72 m uzunlukta ve 12.8 m genişlikte. İçinde yüzme havuzundan hediyelik eşya mağazasına kadar herşey var. 80 kişilik, mürettebat çok iyi, yemekleri de çok övüyorlar, bakacağız.

Devamını hemen yazacağım, şimdilik bu kadar.

Etiketler:

posted by EgeM @ 27.1.09   0 comments
8 Eyl 2008
Artık Liseliyiz
Bugün küçük oğluş yeni okuluna başladı. Alman Lisesine.

Yazın dayısının yaptırdığı spor ve rejim çok işe yaramış, göbek gitmiş. Gri pantalonu, mavi tişörtü, spor ayakkabılarıyla kocaman bir adam.


14 sene öncesinden bu fotoğrafı buldum ve ne zaman bu kadar büyüdüler diye düşündüm sabah sabah.

Büyük oğlumun büyümesini çok iyi hatırlayamıyorum, o sırada küçük çok küçüktü. İlgimiz ikisine bölünüyordu. Yine de çok uyumlu ve az sorunlu atlatmıştık o dönemi. Şimdi ise küçük boyumu geçti, hafiften bizi eleştirmeler, takılmalar, aynı zamanda da bana her konuda yardım etmeler başladı. Bebeğim olmaktan hergün hızla uzaklaşıyor.

Şu anda anlatamadığım bir sürü duygu içindeyim. Gurur, mutluluk, hüzün hep içiçe. Bu da büyüyünce yaşamımızda çok şey değişecek. Umarım daha güzel günlere doğru gidiyoruzdur.
posted by EgeM @ 8.9.08   0 comments
"Hikayemiz" etiketine göre yazıları sıralayıp iki inekten kocaman bir tesise giden yolu izleyebilirsiniz. Bloğu oluşturma nedenim büyümemizi paylaşmaktı ama bazen günlerce herşey aynı gidiyor, yazacak konu çıkmıyor. Bu nedenle diğer etiketler oluştu. Umarım hikayemizi takip etmek zorlaşmamıştır, sevgiyle kalın, bol süt için...
Photo Sharing and Video Hosting at PhotobucketHakkımızda

Photo Sharing and Video Hosting at Photobucket

"Biz hergün büyüyen, kocaman bir aileyiz... "

Photo Sharing and Video Hosting at PhotobucketEski Yazılarımız
Photo Sharing and Video Hosting at PhotobucketArşiv
Photo Sharing and Video Hosting at PhotobucketMesajımız

Lütfen Soğuk İçiniz... :))

Photo Sharing and Video Hosting at PhotobucketFavorilerim
Hava Durumu



BLOGGER